Bir insanın hayattan beklentisi nedir?
İnsanca yaşamak değil mi?
Bir çocuk doğuruyorsun,
Kendi canını hiçe sayarak,
Tüm hayatını çocuğuna adayarak,
Büyüyorsun,
Büyütüyorsun.
Erkek çocuktur,
"Er"dir diyerek,
Davulla, zurnayla,
Halay çekerek,
Sevmesek de tüm trafiği altüst ederek,
Kucaklayıp,
Havaya atarak,
Sevinçle askere gönderiyorsun.
Sonra, bir gün
Ağzı yanmasın diye
Üflerek süt verdiğin oğlunu
Tahta bir tabut içinde,
Üstünde Türk bayrağı ile
Geri alıyorsun.

*
Kim bilir ne hayâlleri varken,
Gencecik yaşında,
Hayatı tadamadan,
Ölüme gönderiyoruz çocuklarımızı.
Ne için...
Kocaman bir hiç...
Belki de,
Elinden tutacağı bir sevgilisi vardı,
Özlemiyle uyuduğu bir sevgili...
Döndüğünde hayatını birleştireceği,
Yuva kuracağı bir sevgili...
Kocaman, kocaman hayâller
Dünyasını süslerken;
Geleceğe dair planlar yaparken,
Hiç kimse ölümü düşünmezdi...
O da düşünmedi belki.
Ama biz ölüme gönderiyoruz gençlerimizi
Bile bile hem de...

*
Bilsek ki savaş var,
Ülken bazı ülkesel güçlerin tehdidi altında,
O asker çocukların anneleri bile,
Hiç bir şey yapamasa da,
Askere yemek yapmak için cepheye gider.
Vazgeçmez ülkesinden...

*
Ama amaç
Birinin kendi rahatlığı ise
Kendini güçlü hissetme egosu ile,
Bu ego uğruna yaratılan başkanlık safsatası ise,
Bunu yapacak 400 milletvekili ise,
Ve;
Buna çanak tutan 10-15 milyon çıkar düşkünü varsa,
O zaman,
Ben de,
Olsaydı göndermezdim çocuğumu askere,
Ya da çağırsalar,
Gitmem tabii ki cepheye.

*
Korktuğum için değil,
Geri zekalı bir amaca hizmet etmemek için...
Bu ülke,
Birileri sefa sürsün diye milyonlarca şehit kanıyla sulanmadı.
Haliyle,
Bırakmayalım bu ülkeyi
Kendi çıkarları peşinde koşan insanlara...


07 Eylül 2015
Ankara


Not: Sözüm TSK'nın cesur yürekli komutanlarına değil.
Not 2: Bu yazı şehit haberleri sonrası yazılmış bir yazıdır.