Hava soğuktu.
Mesai bitmişti.
Arkadaşıma sordum,
Eve mi gideyim,
Pub'a mı diye...
Tabii ki pub, manyak mısın?
Ne işin var evde dedi.
Hemen ikna oldum.
Ofisten çıktım.
Ağızdan çıkan buhar mesafesi
Elli santimetreye yakındı.

*
Pub'a geldim.
Her zamanki yerime oturdum.
Bara en yakın küçük masaya...
Carlsberg mi dedi garson,
Evet dedim.
Ellilik fıçı lütfen.
Biliyorum dedi göz kırparak...
Bir de sıcak bira tabağı değil mi dedi.
Bu akşam menüye bakacağım dedim.
Menü getirdi.
Ve sonuçta,
Yine sıcak bira tabağı söyledim.

*
Yemek bitince patlamış mısır,
Patlamış mısır bitince,
Tuzlu fıstığı getirdiler her zamanki gibi...

*
Dışarıdaki yaprakların
Rüzgarla dans edişi arttı,
İlk bira ile son bira arasında...
Havanın soğuduğu belli idi.
Hesabı istedim.
Hesap geldi.

*
Ödeme sonrası,
Önce kebimi taktım,
Sonra montumu giydim.
En son eldivenlerimi...
Dışarı çıktım,
Ağızdan çıkan buhar mesafesi,
Bir metre olmuştu ve
Ve ayaz yüzümü kesiyordu.

*
Bütün gün kar yağsın diye beklerken,
Günün ilk karı tanesi,
Adımımı pub'dan dışarı attığımda,
Düştü belki de...

*
Taksiye yürüyene kadar,
Düşen kar taneleri arttı...
Sokak lambasına baktıkça,
O sarı ışığın altındaki
Çoğalan kar tanelerinin güzelliğini,
Belki bir çok yerde göremezsiniz...
Onun için önemlidir,
Özellikle kar yağışında sokak lambaları...

*
Keşke dedim,
Bir saat önce başlayaydı kar,
Şimdi yerler kar tutmuş,
İzimi bırakarak yürüyor olurdum.
Eve gittiğimde de,
Açıp salonun tüm perdelerini,
Kapatıp ışıkları,
Karın yağışını seyrederdim,
Vadiye doğru...

*
Ve hala bunu yapma şansım var...
Bozkırın ortasında,
Atam'ın emanetinde...


01 Aralık 2016
Ankara