Daha önceden de yazmıştım ama
Bir kez daha yazayım istedim...
*
Yıl 2005 ya da 2006 idi.
Bir yurtdışı seyahati için,
Atatürk Havalimanı dış hatlar terminali içinde,
Pasaport kontrolü sonrasındaki alanda,
Bir kafenin bar tarzındaki masasında oturuyordum.
Masanın/barın diğer tarafına,
Hande Yener geldi oturdu.
O zamanlar oldukça popülerdi.
Gözlerinde kocaman gözlükler,
Spor kıyafetiyle olabildiğince gizleniyordu güya.
Ama bir yandan da
Ben Hande Yener'im diyordu,
Daha doğrusu demeye çalışıyordu.
*
O kadar popüler olmasına rağmen,
Ben dahil kimse doğrudan temasa geçmedi.
Gerçi ben bir ara sohbet etsem mi diye düşündüm,
Sonrasında; sonradan görme çıkarsa
Çekemem diye diye düşünüp,
Sadece gözlemlemek ile yetindim.
*
Tam o sırada,
Benim görüş alanımdan,
Tanıdık biri geçti.
Oturduğumuz masa / bar,
İnsanların yürüdüğü kolidora paraleldi.
Ve çok yakından geçen
O tanıdık kişinin kim olduğunu düşündüm bir süre.
Evet evet,
O kişi Neşet Ertaş'tı.
Ve yanındaki de oğlu olmalıydı.
Etraftan üç beş kişi hemen etrafını çevirdi.
O mütevazi kişiliğini hiç bozmadan,
İnsanlarla sohbet etti.
İzin istedi ve yoluna devam etti.
*
Hande Yener'e kimse gelmemişti,
Gelseydi ne kadar mütevazi olabilirdi bilmiyorum.
Ve hayatımdaki en büyük pişmanlıklarımdan biridir,
O gün orada
Neşet Ertaş ile
Ayak üstü de olsa,
İki dakika sohbet edememek,
Bizzat tanışma ihtimalim varken,
Tanışma cesareti bulamamak.
Gerçi o cesaretim olsaydı da,
Bugünkü bilinçte değildim
Ve gerçekten Neşet Ertaş
Tam olarak kimdir bilmiyordum.
Sonraki zamanlarda tanıdım Neşet Ertaş'ı,
Ve pişmanlığım gün be gün arttı.
*
Dünkü Nihat'la Sivrisinek programında,
Ölmeden önce
Yapmak isteyeceğiniz şeyler nedir diye sormuşlardı
Ve Sunay Akın birileri ile
Bir akşam yemeği yemek istediğini söylemişti ya,
Ben de Neşet Ertaş ile
Bir çilingir sofrasında
Akşam yemeği yemek isterdim.

13 Ocak 2017
Ankara