Hayatımın Travmaları Serisi
Sayı Bilmem Kaç

DAŞ

*
İzmir ofisimiz vardı,
En keyifli denetim ve işlemleri
İzmir ofisimiz için yapıyordum.
Yılda en az bir,
En fazla iki kere bu amaçla gidiyordum ama
Her gidiş benim için büyük keyifti.

*
Ekonomi 2008 yılından itibaren sekteye uğrayınca,
İzmir ofisi maliyetli olan bir binadan,
Daha az maliyetli bir yere taşıma kararı aldık.
Bu sefer daha uzun süreli olarak,
İzmir'de bulunacaktım.

*
Ankara'dan öğleden sonra, akşam üstü gibi yola çıktım.
Afyon'da mola verdim.
Ekmek arası sucuk yedim büyük keyifle.
Sonrasında sanırım Özdilek'e girdim
Ve biraz etrafı dolandıktan sonra,
Tekrar yola koyuldum.
Gece yarısı İzmir'de olacaktım.

*
Uşak'ı geçtikten sonra,
Gözümde ağrılar oluşmaya başladı.
Lensler sorun çıkarıyor diye düşünerek,
Lensleri çıkardım, gözlükle yola devam ettim.

*
Biraz daha yol aldım.
İnanılmaz bir karın ağrısı başladı.
Durdum, araçtan çıktım,
Biraz oksijen alarak yola yine devam ettim.
Ama ağrı sürekli artıyordu.
Yediğim sucuk bozuktu
Ve beni zehirlemeye başlamıştı.
İçimden sürekli olarak bir kusma isteği geliyordu çünkü.

*
Turgutlu'ya gelmiştim o arada.
Turgutlu'da bir benzin istasyonuna girdim.
Tuvalete gidemeden,
Yol kenarındaki çöp bidonuna istifra etmek zorunda kaldım.
Bu beni rahatlatmıştı.
Marketten su alıp, yoluma devam ettim.

*
İzmir'e kadar nasıl geldim bilmiyorum.
Gözüm ne yolu görüyordu,
Ne ben kendimde idim.
Ege Üniversitesi acil servisine girdiğimi hatırlıyorum.
Ama ağrıdan yerimde duramıyordum.
Kayda gittim, kaza olduğu için
Beni hemen kontrol edemeyeceklerini söylediler.
Hakikaten ölmek üzere olan insanlar geliyordu.
Ben en azından yaşıyordum.
Yarım saat kadar bekledim,
En son kolu kopmak üzere olan bir vatandaş geldi,
Benim sıraya girme ihtimalimin olmayacağını anladım.

*
Danışmaya gittim,
En yakın özel hastane nerede diye sordum.
Şifa hastanesi varmış yakında.
Ki bu şifa hastanesi fetönün bir hastanesi imiş,
Yıllar sonra öğrendik.
Dışarı çıktım,
Hastanenin ışıkları görünüyordu net bir şekilde.
Arabaya bindim son enerjimle.

*
İki tur attım etrafta,
Hastanenin ışıklarını görmeme rağmen,
Hastaneye bir türlü ulaşamadım.
Dön dön aynı yerdeyim.
Hemen bir taksi durdurdum.
Belki beş lira tutacak ama yirmi lira tutuşturdum eline.
Beni o hastanenin önüne kadar götür,
Seni takip edeceğim dedim.

*
İki dakika sürmedi yol.
Acilden hemen giriş yaptım.
Doktora haber verildi.
O ara tüm ağrım geçti.
Amaaaann dedim kendi kendime,
Beklemesem, otele gidip uyusam mı acaba...
Derken doktor geldi.
Zehirlendim sanırım dedim.
Ki çok genç, çocuk sayılabilecek bir doktordu.
Bu zehirlenme gibi değil,
Böbrek sancısı olabilir dedi.
Hemen bir kan tahlili yaptı.
Gecenin o saatinde hızlıca tahlil yapılması da,
Oldukça şaşırtmıştı beni.
Muhtemelen taş düşürüyorsunuz dedi.
Ağrı kesici bile yapmadı,
Çünkü o ara ağrım yoktu.
Şans (!) işte...
İlaç yazdı gönderdi.

*
Sabah alırım ilacı dedim,
Çok enerjim yoktu,
Doğrudan otele gittim.
Odaya çıktım.
Odaya girdiğimde saat ikiyi geçiyordu.
Yatağa yattım.
Tam uyumak üzereydim,
Ağrı yine başladı.
Sabahı nasıl ettiğimi,
Sanırım kimseye anlatamam...

*
Ağrı çoğalınca,
Ve çekilmez hale gelince,
İzmir'deki iş arkadaşıma,
Mümkünse sabah saat 06:00 gibi gelip
Beni donanımlı bir hastaneye götürmesi için
O zaman sanırım Skype vardı,
Skype üzerinden yazdım.

*
Bir türlü sabah olmuyordu,
Güneş bir türlü aymıyordu.
Dakikalar geçmiyor,
Saliseler dakika gibi geçiyordu.
Bir ara saatime baktım,
Sabah dokuz olmuş meğer.
Neden gün ışımadı diye baktım.
Pencereler meğer karanlık, kapalı bir yere bakıyormuştu.
Perdeler de var olan ışığı olabildiğince soğurmuş.

*
Hemen arkadaşı aradım.
Fakat hat yoktu.
Nasıl lanetli bir odaysa,
Hem ışık yok, hem hat yok...
Haliyle yazdığım mesaj da gitmemiş arkadaşa.

*
Kalan tüm enerjimle hazırlandım.
Lobiye indim.
Ağrı yine yok oldu.
O ara, arkadaşın lobide olduğunu fark ettim.
Bir saat kadar önce otele gelmiş,
Ama yorgun olup uyuduğumu düşünerek rahatsız etmemiş.
Ben hareket edip,
Gelen hat ile birlikte mesajım gidince de,
Heyecan yapıp beni arattırmak üzere,
Resepsiyona doğru gidiyormuştu.

*
Böbrek taşlarımla ile ilgili hikâyelerim,
İki bin on bir yılının bahar aylarında,
Tam da böyle başladı işte.
Ve yeni hikayelerle,
O zamandan bu zamana,
Ara ara devam ediyor.
Vaktim oldukça anlatırım...

*
Haaaa bu arada,
Cehennemi çok uzaklarda aramayın,
Ara ara gösterir size yüzünü...
Ve cennete gideceğim diye de kasmayın,
O da hemen yanı başınızda...
Ve doğru tercihlerle,
Cennete ulaşmak o kadar da zor değil...


13 Şubat 2019
Ankara