Yedek subay olabilmek için verilen
Dört aylık eğitim bitmişti.
İki hafta kadar izin yaptıktan sonra
Asıl birliklerimize gönderilmiştik.
Ben bilgisayar sınavını kazandığım için,
Ankara'daki öğrenci evime,
Kendi yatağıma geri dönmüştüm,
Yaklaşık bir senelik bir zamandan sonra...

*
Pazar günü gelmiştim Ankara'ya,
Ev arkadaşımın ailesi
Ki annesi benim ilkokul öğretmenim
Babası da müdürümdü...
Onlar da Ankara'daydılar.

*
Pazartesi birlikteki ilk günümdü.
Daha henüz alışamadan bir şeylere,
Belki sadece insanlarla tanışarak geçen bir gün oldu.
Mesai bitimi servis araçları nerededir,
Bizim semte giden servis aracı nereden kalkıyor,
Belki de o gün için öğrendiğim tek şey oydu.

*
Akşamına ev arkadaşım ve
Öğretmenlerim ile sohbet etmiş
Keyifle geçen bir zaman dilimi olmuştu hepimiz için.

*
Evdeki düzen öğrenci olduğum zamana kıyasla
Daha farklı olduğu için,
İlkokul öğretmenim ve müdürüm gidene kadar,
Ev arkadaşımın yatağında kalmıştım.
Benim yatağım çekyattan bozma idi.
Arkadaşımın yatağı sırtlığı olan, normal bir yataktı.
Saat gece yarısını geçmişti uyuduğumda...

*
Uyandım...
Saat 03:01 gibi falandı.
Tam 03:02'de yatağımın arkalığı resmen duvara vurdu.
Kendi yatağımda olsaydım,
Depremi bu denli hissetmem mümkün olmayabilirdi.
Ve üstelik Ankara'daydım.
Aklıma ilk gelen bizim oralarda
Yani memleketimde deprem olabileceğiydi.
Ama daha fazla düşünmeden,
Birkaç dakika içerisinde tekrardan uyudum.
Muhtemelen on beş, yirmi dakika sonra kapı zili çaldı.
Gelen apartman görevlisiydi.
Büyük bir deprem olmuştu
Ve site yöneticisinin talimatı ile,
Herkesin binaları terk etmesi istenmişti.
Ki biz de öyle yaptık.
Daha hiçbir şeyin farkında değildik.
Ve teknoloji bugünkü kadar gelişmiş değildi.
Ama cep telefonlarımız vardı.

*
İlk olarak radyodan aldık
Depremin üssü ile ilgili bilgileri.
İlk gelen bilgiler,
İzmit'in yerle bir olduğu yönündeydi.
Ve Gölcük'e doğru olan yerlerin...
Bilgiler tamamiyle yetersiz
Ve yüzde yüz doğru değildi elbette...

*
Hemen cep telefonu olan
Kuzenlerimden birini aradım.
Bir yerlere koşuyordu.
- Nasılsınız, Gölcük'te durumlar nasıl dedim.
- Hepimiz iyiyiz merak etme diyebildi.
Kapamak zorunda kaldı telefonu.

*
Gebze'yi aradım
Kimseye ulaşamadım.
Ve o gece annem de Gölcük'teydi.
Babam deprem olur olmaz
Annemi almaya Gölcük'e gitmişti...

*
Gün ışırken
Durumun vahameti ortaya çıkmaya başlamıştı.
Gerçekten de Gölcük yerle bir olmuştu.
Ve hepimizde büyük şok vardı.
O korkuyu yaşamamıştık
Ama hiçbirimizi ağzını bıçak açmıyor
Ve akrabalarımızdan bilgi almaya çalışıyorduk.

*
Sonuçta
Ankara'da tehlikeli bir durum yoktu
Ve mesaiye gitmek gerekiyordu.
Ben de öyle yaptım.
Servise bindim ve birliğe gittim.
İlk işim öğretim başkanlığına gidip,
Deprem bölgesine gitmek üzere,
Gönüllü olduğumu ifade etmek oldu.
Öğretim başkanı, sert bir albaydı.
Ve sert bir şekilde,
Bunun olmayacağını söyledi.
Elbetteki destek birlikleri gönderilecekti
Ama bağlantılarımdan ve eğitimsizliğimden dolayı,
Beni bu birliklere dahil etmeyecekti.

*
Yirmi beş yaşımdaydım.
Fiziksel olarak en güçlü olduğum dönemlerdi.
Öğretim başkanının karşısında,
Çaresizliğimden dolayı,
Göz yaşlarıma hakim olamadığımı hatırlıyorum...
O sert görünüşlü adamın da
Yavaş yavaş sert görüntüsü kaybolmaya başlamıştı.
Ve beni teselli edecek, cümleler kurmaya çalışıyordu.
Yapacak bir şey yoktu.
Kendi birliğime döndüm.

*
Yarım saat geçmemişti,
Öğretim başkanı beni çağırıyordu.
Koşarak gittiğimi hatırlıyorum.
Mesafe de çok kısa değildi üstelik.
Ama olabilecek en kısa sürede
Varmıştım öğretim başkanlığına...

*
Ben; beni gönüllüler birliğine dahil edeceğini düşünmüştüm.
Bütün heyecanım bunun içindi...
Gittiğimde, bana sadece bir hafta izin verebileceğini söyledi.
Ve bu iznim, yıllık iznimden düşmeyecekti.
Ailem ile olan durumu gözlemlemem için,
Gidip bir kaç gün kalıp geri gelmemi söyledi.

*
Bu bile büyük bir şeydi o an için.
Ama bambaşka sorunlar vardı.
Otoyollarda bulunan köprüler çökmüş,
Yollar büyük oranda kaymıştı.
Yani Ankara'dan İstanbul'a karayolu ile gitmek
Pek de mümkün değildi.
Bu sebeple,
Karayollarının, bozuk yolları kullanılabilir hale getirmesi için
Birkaç gün bekledik Ankara'da abim ile birlikte.

*
Bu süreçte
İmkanımız dahilinde
İhtiyaç olabilecek şeyleri temin etmeye çalıştık.
Ve otobüs biletlerimizi aldık.

*
Zaman gelince otobüse bindik,
Gölcük'e doğru yol almaya başladık.
İzmit'e yaklaştıkça,
Yolların yamukluğundan anlaşılmaya başlamıştı
Depremin yarattığı hasar...
Ve o kötü görüntü an be an artıyordu.
Dakika dakika, saniye saniye...

*
Alaca karanlıkta vardık Gölcük'e...
Her yer yıkılmıştı.
Dayımların evini bulamadık ilk etapta.
Çünkü tanıdık bir yer bulamamıştık.
Bir de yürüyecek yol ve sokak sınırlı idi.

*
İnsanlar evlerinde kalmıyor
Sokakta kaldırımlara balık istifi gibi yatıyordu.
Rahatsız etmeyelim diye
Uyuyanların uzağından gittik.
Ve seyyar lambaların altında,
Bazı görevliler,
Enkaz altından birilerini çıkarmaya çalışıyordu.

*
Uzaktan bakınca molozları kenara çeker,
Alttaki insanlara ulaşırım sanıyorsun.
Ama yakına gidince,
Molozların devasa olduğunu,
Birkaç küçük taş parçasını kaldırmanın,
Enkaz altındaki birini çıkarmaya
Faydası olmayacağını görüyorsun.
Ve işi profesyonellere,
Bu konuda eğitim almış olan insanlara bırakmanın,
En doğrusu olduğunu anlıyorsun.
Biz de yardım edelim diye gitmiştik,
Ama işe girişmek bile mümkün değildi.

*
Gün ışıdığında,
Kaldırımda uyuyan insanların
Aslında uyuyan insanlar olmadığını gördük.
Tamamı ölüydü
Ve enkazdan çıkarılmışlardı.
O kadar çok ölü vardı ki,
Taşımaya, gömmeye henüz zaman gelmemişti.
Üzerlerine kireç dökülmüş,
Bazı bölgelerde,
Dediğim gibi balık istifi şeklinde dizilmişlerdi.
Henüz birkaç gün önce,
Her birinin birer ismi vardı
Ve konuşabiliyorlardı.
Ama artık birer adları bile yoktu belki.
Kim nereye gömüldü,
Kim kimdi belli değildi belki de.
Ölmek kötü,
Böylesi bir travma yaşamak daha kötü...
Ama
Depremi yaşamak ve
Oradakilerle beraber uzun süre
Bu travmayı yaşamak
Çok çok çok daha kötü...

*
Benim halâ gün gibi aklımdaysa,
Kim bilir depremi bizzat yaşayanların,
Enkazdan çıkanların hatıraları,
Kim bilir nasıldır?!..

*
Kıssadan hisse
Deprem bu toprakların
En büyük gerçeklerinden biridir.
Tarih boyunca insanlık için beşik olması,
Topraklarının her daim bereketli olması da,
Büyük oranda depreme bağlı muhtemelen...

*
Dün deprem vardı...
Bugünlerde depremi yine yaşadık.
Ve ölmeden önce,
Daha büyüklerini de göreceğiz gibi...
Nasıl sorusuna verebileceğim bir cevap yok
Ama depremden olabildiğince korunmaya çalışalım...
Nerede, nasıl yakalanır insan bilmiyorum ama
Deprem bir gün yine olacak.
Onu aklımızdan çıkarmayalım.

*
Ve
Deprem dinsel değil
Bir tabiat olayıdır.
Depremi dine bağlayan geri zekalıları
Bir kenara koyup,
Bilimin ışığında yaşayalım...
Yaşatalım...


02 Kasım 2020
Ankara

İzmir Depremine ithafen...