Sabahın erken saatleri
Öyle öğlene kadar uyumadığın zamanlar,
Günü daha uzun yaşamak için,
Erkenden kalktığın günler.
Perdelerin arasından gün ışığı sızıyor içeri,
Ve hayat o kadar güzel ki.
Önce doğrulup oturuyorsun yatağın ucunda,
Gözlerini ovuşturuyorsun biraz.
Sonra kalkıyorsun,
Perdeleri açıyorsun.
Güneş o kadar güzel ki.
Ve ufka bakıyorsun.
Alabildiğine mavi,
Alabildiğine huzur.
Sonra yatağa doğru eğiliyorsun,
Yatakta yatana bir buse konduruyorsun.
"Günaydın sevgilim" diyorsun, "günaydın"...
"Yeni güzel bir gün daha doğdu"...
*
Gözlerini ovuşturarak mutfağa gidiyorsun.
Çaydanlığa su koyuyor ve
Ocağın altını yakıyorsun.
Sonra yüzünü yıkamaya gidiyorsun.
Akabinde mutfağa geri dönüp
Balkon kapısını aralıyorsun,
İçeri mis gibi deniz havası doluyor,
Ve baharın o güzel enerjisi...
Çayı demliyorsun arada.
Ve kahvaltı için basit bir sofra kuruyorsun,
Mutfak balkonunda, huzura doğru...
Çay demleniyor çabucak,
İnce belli bir bardağa koyuyorsun,
Rengi tavşan kanı...
Şekersiz...
Bir yudum alıyorsun
Ve diyorsun ki,
"İşte buuuu...
Çay gibisi var mı dünyada"...
Bir yudum daha alıyorsun çaydan,
Ve karşında oturan sevgilinle göz göze gelip,
"Tekrardan günaydın sevgilim" diyorsun
"Hayat bizi çağırıyor bugün yine.
Hazır mısın dünyayı keşfetmeye"...
*
Kahvaltı bitince,
Masayı hızlıca topluyorsun.
Hayatı kaçırmamak lazım...
Tekrar gelmeyecek çünkü bu günler...
Ama yaşam alanını dağınık bırakmak da olmaz.
İnsan evine de saygı göstermeli diye düşünüyorsun.
Ve kirlileri bulaşık makinesine,
El çabukluğu ile yerleştirip,
Hızlıca bikinini giyiyorsun içine.
Çünkü bugün ne yapacağını bilmiyorsun.
En güzel günler
Plansız günlerdir onu biliyorsun.
Belki denize gidersin,
Belki dağlara çıkarsın.
Bikini seni rahatsız edecek biliyorsun,
Ama yine de denize gidersen,
Üstünü değiştirmek için zaman kaybetmek istemiyorsun.
Yedek bikinini, havlunu ve çamaşırlarını alıyorsun.
Sevgilin için de hazırlıyorsun yedekleri...
"Haydi" diyorsun, "gidelim, gün bizi bekler"...
Beraber çıkıyorsunuz.
Birilerinin dediği gibi,
Motorsiklet ile değil de
Dört tekerli bir araç ile
Yani araba ile koyuluyorsunuz yola...
Yola çıkınca,
"Önce" diyorsun, "kimseler gelmeden gidelim koya.
"Deniz çarşaf gibiyken seviyorsun denizi.
Ve kimseler henüz gelmemiş,
Plaj bakir haliyle dururken en güzeli...
Denizin suyu o kadar güzel ki,
Çıkasın gelmiyor sudan.
Ama biraz da dağlara doğru çıkmak,
Bol oksijen almak,
Yürümek,
Yeşiller içinde kaybolmak istiyorsun.
Sabah güneşi ile kurunmak üzere
Havlunu seriyorsun kumsala
Yatıyorsun kumların üzerindeki havluna...
Kumdan gelen sıcaklık o kadar güzel ki,
İliklerini hissediyorsun.
Denizi ayrı seviyorsun,
Kumlara yatmayı ayrı seviyorsun...
Aslında havlu olmadan
Kumlara yatmak en güzeli diyorsun içinden,
Ama daha gün uzun ve
Kumların seni rahatsız etmemesini istiyorsun
İlerleyen saatlerde...
Yanında getirdiğin terlemiş termostan
Bir yudum soğuk su içiyorsun.
Soluna dönüyorsun ve
"Teşekkür ederim sevgilim" diyorsun,
"Hayat seninle güzel"...
*
Kurunur kurunmaz,
Plajdaki tüm eşyalarını topluyorsun.
Ve "hadi" diyorsun, "çıkalım dağlara"...
Araca biniyorsun,
Elin sevgilinin elinde...
Dağ yoluna doğru yol alıyorsunuz.
Yol öyle düz yol değil,
Kıvrım kıvrım.
Ve en çok bu yolları seviyorsun.
Bir tarafın uçurum,
Bir tarafın, yeşillik, çiçekler, ağaçlar, ormanlık...
Yolun ortasında; "dur, dur, dur" diyorsun...
Araba durur durmaz iniyorsun hızlıca
Ve yandaki gelincik tarlasına atıyorsun kendini...
Öyle güzel görünüyor ki dünya,
O gelincik tarlasında.
Bir tane gelincik koparıyorsun,
Saçlarını toplayıp,
Kulağının üstüne yerleştiriyorsun...
Sevgilinle göz göze geliyorsunuz,
Sevgilin diyor ki;
"Bir çiçek bu kadar mı yakışır insana"...
Başka gelincik koparmıyorsun,
Onlar ait olduğu yerde daha güzel çünkü,
Ve hayat onlar oradayken güzel...
Tam arabaya binecekken,
Biraz daha yukarılardaki,
Papatya tarlasını görüyorsun,
Binlerce sarı papatya,
Binlerce beyaz papatya,
"Cennet burası olmalı" diye bağırıyorsun,
Biraz aşağıda kalan sevgiline,
"Cennet burası olmalı"...
İleride,
Düzlüğün ortasında,
Kocaman bir çınar ağacı var.
"Hadi" diyorsun,
"Biraz da o ağacı sevelim,
Gölgesinde dinlenelim"...
Öğlen güneşinin altında,
Çınarın serin gölgesindeki
Çimenlerin üzerine atıyorsun kendini...
Sırt üstü yatıp,
Ellerini ve ayaklarını açıyorsun,
Göğün o güzel maviliği ile
Çınar ağacının yeşilliğini birbirine katıyorsun,
"Gel" diyorsun sevgiline bakıp,
"Gel yat yanıma
Sen de aç kollarını ve bacaklarını,
Ve tut sol elimi,
Yatalım bu şekilde,
Rüzgâr başka bir yere savuruncaya kadar bizi"...
06 Aralık 2020
Ankara
Öyle öğlene kadar uyumadığın zamanlar,
Günü daha uzun yaşamak için,
Erkenden kalktığın günler.
Perdelerin arasından gün ışığı sızıyor içeri,
Ve hayat o kadar güzel ki.
Önce doğrulup oturuyorsun yatağın ucunda,
Gözlerini ovuşturuyorsun biraz.
Sonra kalkıyorsun,
Perdeleri açıyorsun.
Güneş o kadar güzel ki.
Ve ufka bakıyorsun.
Alabildiğine mavi,
Alabildiğine huzur.
Sonra yatağa doğru eğiliyorsun,
Yatakta yatana bir buse konduruyorsun.
"Günaydın sevgilim" diyorsun, "günaydın"...
"Yeni güzel bir gün daha doğdu"...
*
Gözlerini ovuşturarak mutfağa gidiyorsun.
Çaydanlığa su koyuyor ve
Ocağın altını yakıyorsun.
Sonra yüzünü yıkamaya gidiyorsun.
Akabinde mutfağa geri dönüp
Balkon kapısını aralıyorsun,
İçeri mis gibi deniz havası doluyor,
Ve baharın o güzel enerjisi...
Çayı demliyorsun arada.
Ve kahvaltı için basit bir sofra kuruyorsun,
Mutfak balkonunda, huzura doğru...
Çay demleniyor çabucak,
İnce belli bir bardağa koyuyorsun,
Rengi tavşan kanı...
Şekersiz...
Bir yudum alıyorsun
Ve diyorsun ki,
"İşte buuuu...
Çay gibisi var mı dünyada"...
Bir yudum daha alıyorsun çaydan,
Ve karşında oturan sevgilinle göz göze gelip,
"Tekrardan günaydın sevgilim" diyorsun
"Hayat bizi çağırıyor bugün yine.
Hazır mısın dünyayı keşfetmeye"...
*
Kahvaltı bitince,
Masayı hızlıca topluyorsun.
Hayatı kaçırmamak lazım...
Tekrar gelmeyecek çünkü bu günler...
Ama yaşam alanını dağınık bırakmak da olmaz.
İnsan evine de saygı göstermeli diye düşünüyorsun.
Ve kirlileri bulaşık makinesine,
El çabukluğu ile yerleştirip,
Hızlıca bikinini giyiyorsun içine.
Çünkü bugün ne yapacağını bilmiyorsun.
En güzel günler
Plansız günlerdir onu biliyorsun.
Belki denize gidersin,
Belki dağlara çıkarsın.
Bikini seni rahatsız edecek biliyorsun,
Ama yine de denize gidersen,
Üstünü değiştirmek için zaman kaybetmek istemiyorsun.
Yedek bikinini, havlunu ve çamaşırlarını alıyorsun.
Sevgilin için de hazırlıyorsun yedekleri...
"Haydi" diyorsun, "gidelim, gün bizi bekler"...
Beraber çıkıyorsunuz.
Birilerinin dediği gibi,
Motorsiklet ile değil de
Dört tekerli bir araç ile
Yani araba ile koyuluyorsunuz yola...
Yola çıkınca,
"Önce" diyorsun, "kimseler gelmeden gidelim koya.
"Deniz çarşaf gibiyken seviyorsun denizi.
Ve kimseler henüz gelmemiş,
Plaj bakir haliyle dururken en güzeli...
Denizin suyu o kadar güzel ki,
Çıkasın gelmiyor sudan.
Ama biraz da dağlara doğru çıkmak,
Bol oksijen almak,
Yürümek,
Yeşiller içinde kaybolmak istiyorsun.
Sabah güneşi ile kurunmak üzere
Havlunu seriyorsun kumsala
Yatıyorsun kumların üzerindeki havluna...
Kumdan gelen sıcaklık o kadar güzel ki,
İliklerini hissediyorsun.
Denizi ayrı seviyorsun,
Kumlara yatmayı ayrı seviyorsun...
Aslında havlu olmadan
Kumlara yatmak en güzeli diyorsun içinden,
Ama daha gün uzun ve
Kumların seni rahatsız etmemesini istiyorsun
İlerleyen saatlerde...
Yanında getirdiğin terlemiş termostan
Bir yudum soğuk su içiyorsun.
Soluna dönüyorsun ve
"Teşekkür ederim sevgilim" diyorsun,
"Hayat seninle güzel"...
*
Kurunur kurunmaz,
Plajdaki tüm eşyalarını topluyorsun.
Ve "hadi" diyorsun, "çıkalım dağlara"...
Araca biniyorsun,
Elin sevgilinin elinde...
Dağ yoluna doğru yol alıyorsunuz.
Yol öyle düz yol değil,
Kıvrım kıvrım.
Ve en çok bu yolları seviyorsun.
Bir tarafın uçurum,
Bir tarafın, yeşillik, çiçekler, ağaçlar, ormanlık...
Yolun ortasında; "dur, dur, dur" diyorsun...
Araba durur durmaz iniyorsun hızlıca
Ve yandaki gelincik tarlasına atıyorsun kendini...
Öyle güzel görünüyor ki dünya,
O gelincik tarlasında.
Bir tane gelincik koparıyorsun,
Saçlarını toplayıp,
Kulağının üstüne yerleştiriyorsun...
Sevgilinle göz göze geliyorsunuz,
Sevgilin diyor ki;
"Bir çiçek bu kadar mı yakışır insana"...
Başka gelincik koparmıyorsun,
Onlar ait olduğu yerde daha güzel çünkü,
Ve hayat onlar oradayken güzel...
Tam arabaya binecekken,
Biraz daha yukarılardaki,
Papatya tarlasını görüyorsun,
Binlerce sarı papatya,
Binlerce beyaz papatya,
"Cennet burası olmalı" diye bağırıyorsun,
Biraz aşağıda kalan sevgiline,
"Cennet burası olmalı"...
İleride,
Düzlüğün ortasında,
Kocaman bir çınar ağacı var.
"Hadi" diyorsun,
"Biraz da o ağacı sevelim,
Gölgesinde dinlenelim"...
Öğlen güneşinin altında,
Çınarın serin gölgesindeki
Çimenlerin üzerine atıyorsun kendini...
Sırt üstü yatıp,
Ellerini ve ayaklarını açıyorsun,
Göğün o güzel maviliği ile
Çınar ağacının yeşilliğini birbirine katıyorsun,
"Gel" diyorsun sevgiline bakıp,
"Gel yat yanıma
Sen de aç kollarını ve bacaklarını,
Ve tut sol elimi,
Yatalım bu şekilde,
Rüzgâr başka bir yere savuruncaya kadar bizi"...
06 Aralık 2020
Ankara

0 Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınızda küfür, hakaret, incitici söz, küçük düşürücü ifade olmamalıdır. Uygun olmayan içerik olması durumunda yorumlarınız silinecektir.