Bir ülke düşünelim.
Yönetilmeye ihtiyacı olan,
Adaleti sağlayacak olan,
Her bir vatandaşının can güvenliğini koruyacak olan,
Ve halkı için belli hizmetler yapacak olan.
*
Tüm bunlar bedava olmaz,
Bir şekilde çarkların dönmesi için,
Ortak bir hesapta para biriktirmeli,
Ve hizmetlerin karşılığını ödemeliyiz.
Bunun iki yolu var:
Birincisi vergi ile gelir elde etme,
İkincisi Kamu İktisadi Kuruluşları oluşturma.
*
Devlet elbette kağıt üretmesin,
Ama ülkenin geleceğini sağlayacak,
Bazı kuruluşları olsun devletin.
Ama buralara istihdam sağlayacağım diye
1 kişilik işe 10 kişilik kadro oluşturmasın.
İletişim devlet kontrolünde olsun,
Suyu, elektriği, doğalgazı devlet sağlasın.
Belediyecikilik hizmeti tamamen devlete bağlı olsun,
Her şey taşeronlara taşere edilip,
İnsanların çalışma hakları elinden alınmasın,
Kar amacı güdülmesin,
Zamanı geldiğinde,
Zararları kendi bütçesinden karşılasın gerekirse.
*
Peki zararlar nasıl oluşur.
Zararlar da basit bağlamda 3 türlü oluşur bence:
Birincisi, dışa bağımlılığın getirdiği zararlar.
İkincisi, yukarıda da dediğim gibi,
Bir kişilik işe, oy uğruna 10 kişi görevlendirilmesi.
Üçüncüsü, hizmet etmek için gelenlerin saltanatı.
*
Parti ayırmaksızın incelediğimizde,
Sadece halkı için çalışan kaç belediye görürsünüz.
Ben bugün 1 belediye görüyorum.
O da zamanında Fatsa'da olduğu gibi,
Muhtemelen yok edilir,
PKK'lı denilerek,
Komünist denilerek...
*
Bir belediye ücretsiz taşıma hizmeti verse
Ki teorik olarak verebilir,
Halk "nasıl bedava olur kardeşim" diye
O belediyeye kendi eliyle dava açar...
Sosyal ortaklık kavramından bihaberdirler çünkü.
Ama sefalet içinde yaşayıp,
Ramazanda bir tas çorba veren belediyesi ile övünür.
*
Demem odur ki,
Vergi verelim,
Yöneticilerimiz olsun.
Ama ülkeyi babalarının tapulu malı gibi kullanmasınlar.
Ya da siyaseti gelir kapısı gibi düşünmeyelim,
Siyasetle olan tek bağlantımız
Zamanı geldiğinde siyaset yapmak olsun.
Parti, yandaş bağlantılı politikamız olmasın.
Adam gibi politikamız olsun;
Kimden olduğunu düşünmeden
Nasıl inandığına bakmadan savunduğumuz halkımız için...

31 Ocak 2016
Ankara